Yol, köprü, altgeçit, metro. Bunlar medeni hizmetler.
Her iktidar bu hizmetleri yapmak zorunda.
Bundan öncekiler nasıl yaptılarsa, şimdikiler de, bundan sonra gelecek olanlar da yapmakla ödevli.
Hastaneler de öyle.
Bundan öncekiler, şehirlerin arterlerinde ve ortalarında halkın hizmetinde olan hastaneler yaptılar. Hatta, her mahalleye, her sokağa bir sağlık ocağı.
Sağlık hizmeti, doktora en yakın noktaya kurulması gereken bir hizmet.
Günümüz iktidarı, sağlık hizmetlerini başka bir perspektifle almış bulunuyor.
Sağlık ocakları yerine Aile Hekimliği müessesini getirdi.
Böylece mahallelerde sabah akşam hizmet verilmesi yerine, mesai anlayışı içinde hizmet sunan yerler ikame edildi.
Gecenin bir vaktinde hastalandıysanız en yakın hastane neresiyle oraya gitmek zorundasınız.
Şehir içi seyahatlerimi hep belediye otobüsleriyle yaparım.
Arabanız olsa bile Ankara’da ana arterlere gitme şansınız yoktur. Çünkü yeterince park yerleri yok.
Araba sizi taşıyacağına, siz arabayı taşımak zorunda kalıyorsunuz.
Ulusta bir otobüs durağında beklerken, yanıma yaşlı bir hanımefendi yaklaştı.
“Beyefendi, şehirde yakın bir hastane önerebilir misiniz?”
“Şehir hastaneleri var.”
“Beyefendi oraya gidinceye kadar ölürüm, daha yakın bir hastane lâzım.”
Dikmende bir hastane ismi verdim, memnun oldu.
İktidarın “şehir hastaneleri” diye övündüğü sağlık kurumları birer çilehaneye dönüşmüş durumda.
Mahalle gibi hastaneler yapılmış, içinde sirk usulü trenler hastaları bir yerlerden bir yerlere taşıyorlar. Bir klinikten ötekine gidecekseniz, bu taşıtlara binmek zorundasınız.
Kuyruğa girip bekleyeceksiniz. Ne zaman önünüzde durursa atlarsınız.
Bir de, oralarda doktor bulmak, klinik bulmak mesele.
Bir kılavuza ihtiyacınız var.
Nereye, nasıl gideceğinizi ancak sorarak öğrenebiliyorsunuz.
Geçenlerde bir kargo görevlisi arkadaşımızı aramış.
Verdiğiniz doktor adresini bulamadık. Bari, telefonunu verin, arayalım.
Öyle bir durum yani.
Doğru, hepsi modern binalar. Ancak, hepsi şehrin uç noktasındalar.
Bizimki Bilkent yolu üzerinde.
6 hastaneyi buraya sığdırmışlar.
Şehrin ortasında hastane kalmamış.
Gidebilene de, doktorunu bulabilene de aşk olsun.
Üstelik, bu yapılarda hasta birer müşteri.
Yap İşlet Devretle yapılmışlar.
Yılda şu kadar hasta gelmezse, kalanını hazine, yani halk ödüyor.
Ve yapanlar övünüyor:
“Tek kuruş ödemeden yaptık.”
Evet, gariban halkımızı ömür boyu borçlu kılarak …
Hastane değil, çilehane.