Diyanet İşleri Başkanı Ayasofya'da okuduğu cuma hutbesinde; Fatih Sultan Mehmet Ayasofya'yı cami olması için vakfetti. Bizim inancımızda vakıf malı dokunulmazdır, dokunanı yakar. Vakfedenin şartını çiğneyen "lanete uğrar" dedi.
Atatürk'ün kurduğu Diyânet'in Başkanı; "İslâm barış dinidir" denilmesinin aksine elinde tuttuğun kılıçla siyasi hutbe okuyan Ali Erbaş söyler misiniz "lânete uğrar" dediğiniz Atatürk mü? Yine söyler misiniz Allâh adına bu "lânet" okuma yetkisini size kim verdi? Söyler misiniz sizi sözün demi yerine, sözün kemini söylemeye iten saik ne?
Ayasofya'nın tümüyle ibadete açılmasına eyvallâh. Karşı çıkan yok. Siyasal ve toplumsal mutabakat var. Ama hutbede elinizde tuttuğunuz kılıçla mı dünyada oluşan islâm karşıtı "islamofobi" algısını yok edeceksiniz?
Diyanet sitenizde ve Erzurum'da kıldığımız cuma namazı hutbesinde yer almayan, ama Ayasofya'da okuduğunuz hutbeye "lânete uğrar" bölüm ve sözlerini ne maksatla ilâve ettiniz söyler misiniz? Hangi ayet ve hangi hadislerden alıntı yaparak kapalı istiare yollu "lânete uğrar" vurgusu yaptınız?
Atatürk'e olur-olmaz dil uzatanlara Hz. İsa'nın bir sözünü hatırlatmak isterim: "İlk taşı içinizdeki günahsız olanınız atsın"
"Dilin zekâti hayır konuşmaktır" Ali Erbaş...
Bu çiğ ve bu boş sözler, Şeyhülislâm Yahya'nın Erzurumlu Nef'ye "kâfir" dediği sözünü hatırlattı:
"Bize kâfir demiş Müftü Efendi
Tutalım ben ana diyem müselman
Varınca yarın Rûz-i Cezâ'ya
Ikimiz de çıkarız anda yalan"