Fatih, Fetih ve Atatürk...

29 Mayıs İstanbul'un feth edildiği ve yeni bir çağa evrilme kapısının aralandığı bir gün... Tarihimizde bir dönüm noktası oluşturmakla kalmayıp, insanlık tarihi açışından da tarihin seyrini değiştiren ciddi değişimlere ve dönüşümlere yol açan müstesnâ bir gün... Osmanlı'nın bir beylikten imparatorluğa geçişinin milâdı...

 

Görkemle kutladığımız Fetih gününde bir hususa işaret etmekte yarar var sanırım. Fetih'ten 466 yıl sonra işgal edilerek elimizden alınmak istenilen Istanbul'un işgalden kurtuluşunu sağlayan Atatürk olmuştur. Ve Atatürk'le ancak İstanbul ikinci kez bizim olmuştur. Öyle ise, bu kutlu Fetih gününde Atatürk'ün Sultan Fatih'le birlikte anılması, Fetih kutlamalarının bu müştereklik ekseninde olması arzu edilir. Milli tarih şuur ve felsefesine sahip olanlar tarihe böyle bakar ve bu tarihi günü böyle görür ve böyle anlar...

 

"Ya İstanbul beni alır; ya ben İstanbul'u alırım" inanç ve kararlığını sergileyerek nihâyetinde İstanbul'a sahip olan bir Sultan Fatih... Fetih'ten asırlar sonrasında işgal edilen İstanbul önlerinde demirleyen küstah müstevlilerin zırhlılarına karşı,"Geldikleri gibi giderler" inanç ve kararlığını ortaya koyan ve gelecekten ümitvar bir Mustafa Kemal ve sonrasında gelen kurtuluş ve zafer...

 

Biri İstanbul'u fetheden, bir diğeri kurtaran; Türk'ün bu her iki büyük evlâdının da ruhları şâd, mekânları cennet olsun.

 

Fetih ve kurtuluş kutlu olsun.

 

BİR BAŞKA TEPEDEN

 

Sana dün bir tepeden baktım aziz Îstanbul

Görmedim, gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer

Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul

Sâde bir semtini sevmek bile bir ömre değer

 

Nice revnaklı şehirler görülür dünyada

Lâkin efsunlu güzellikleri sensin yaratan

Yaşamıştır derim, en hoş ve en uzun rü'yâda

Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan

 

Yahya Kemal