Sevgili okurlar, Uzun bir aradan sonra tekrara yazı hayatına başlamanın heyecanını yaşıyorum. Önce ''Yüce Dağların Başında'' isimli kitabımı yayınlayabilmek için biraz ara vermek zorunda kaldım.
Sonra Orhan Bozkurt’un Erzurum Ajanstan ayrılmasıyla Erzurum Ajans'ta tekrar yazmak içimden gelmedi. Dolayısıyla uzun müddet ayrı kaldık.
Şimdi artık ''Erzurum Post'' adresindeyim. Yine Orhan Bozkurtla beraber.
Erzurum kültürünü merak edenlerle bir arada olmak benim için gurur verici. Öncelikle Erzurum barları hakkındaki araştırmalarım yine devam edecek, sonra, gelişen, değişen dediğimiz şimdiki Erzurum’a nasıl geldiğimizi, dilim döndüğünce anlatmaya gayret edeceğim. İşte böyle bir yazı dizisine başlıyoruz. Hadi hayırlısı.
ESKİ ERZURUM VEYA BİR ZAMANLAR ERZURUM
Bugün sizlere bir Erzurum beyefendisini tanıtmaya gayret edeceğim. İsmi Lütfü Çelebi... 03-07-1942 Erzurum Camii Kebir mahallesi doğumlu. Yani şu an Erzurum evlerinin bulunduğu mahalle.
İlkokulu Ömer Duygun, ortaokulu İnönü, liseyi de Erzurum lisesinde okudu. Dedem ayakkabıcı Hamdi usta, babam sağlık memuru İhsan Çelebi ve köyümüz Ilıcaya bağlı Salasor (Sarıyayla) köyü idi diyor.
1965te Erzurum belediyesinin açmış olduğu Encümen Kâtipliği sınavını birincilikle kazanarak belediyede işe başladı. Belediye başkanı Hilmi Nalbantoğlu idi.7-8yıl encümen kâtipliği yaptıktan sonra 7-8 yıl da aynı dairenin şefliğini yaptı.1994 yılının nisan ayına kadar da aynı dairenin müdürlüğünü yaptı ve bu tarihte emekli oldu.
Emekli olduktan sonra Cumhuriyet iş merkezinde bir ayakkabı mağazası açtı.1999yılına kadar burayı çalıştırdı. Aynı yıl belediye başkanı Abubekir Üstün Gülakardan Baş Danışman olarak çalışması için teklif alınca 5 yıl kadar ara verdiği belediyeye tekrar geri döndü.
Dolayısı ile 1965 te başlayıp 2006 yılına kadar sırasıyla şu belediye başkanlarıyla çalıştı.
1-Hilmi Nalbantoğlu-1964-1968
2-Selahattin Ozan-1968-1973
3-Orhan Şerifsoy-1973-1977
4-Nihat Kitapçı-1977-1984
5-Necati Güllülü-1984-1989
6-Mehmet Ali Ünal-1989-1994
7-Ersan Gemalmaz-1994-1999
8-Abubekir Üstün Gülakar-1999-2004
9-Fahrettin Atınç-2004-2006…
Çok önceki yıllar tanımam gereken bu saygıdeğer beyefendiyi İsmail Aslanın Tophane iş merkezindeki 12 metre karelik Şifahane ismini verdiği Doğal ilaçlar satılan küçücük iş yerinde tanıdım. Yavaş yavaş samimi olmaya başladık. Erzurum’un 1950-1960lı yıllarını ondan dinlemek büyük bir zevkti. Tamda benim ilgi alanım. O yılların olaylarını, tarihi mekanlarını, Erzurum çarşı pazarlarını o kadar güzel anlatıyordu ki… Bütün bunları yazmak istediğimi söyleyince seve seve kabul etti.
Şimdi sizlere Lütfü Çelebinin Tophane iş merkezindeki küçücük büroda anlattığı Cumhuriyet caddesinde ki değişimleri bazı yazı ve fotoğraflarla destekleyerek anlatmaya gayret edeceğim. İnşallah ben yaştakiler de iyi bir sıla özlemi yaşarlar.
TEBRİZ KAPIDAN BATIYA DOĞRU, CUMHURİYET CADDESİNDEKİ DEĞİŞİMLER.
AYNALI KAHVE
Bugün Tophane iş merkezi olarak anılan bu yerde 1953 yılında yıkılan dükkânlar, Tophane oteli ve Tophane kahvehanesi de vardı. Otel’in alt tarafı çeşitli esnafın bulunduğu çok güzel ve hareketli bir çarşıydı.
Çetin Baydar, 'Geçidi Bekleyen Şehir' isimli kitabında burası için şöyle diyor:
''Tophane: şehrin varlıklı bıçkınlarının kahvesiydi. Bu balkonlu ve müteaddit salonları olan gazinoda zaman zaman tiyatro grupları gösteri yapar, kadife külot pantolonlu ve körüklü çizmeli delikanlılar iddialı bilardo maçları yapardı.''
Tophane otelini Çifte Minareli medreseye doğru az yürüdüğünüzde karşınıza 'Aynalı Kahve' denen o dönemin çok meşhur bir kahvehanesi çıkardı. Yani şu anki Taş Mağazaların başında bulunan yabancılar bürosu ve bir bankanın bankamatiğinin olduğu yerdeydi. Üç cepheliydi. Dışarıdan baktın mı içerisi görünmezdi. Ramazan aylarında bu kahvehanede Tombala çekilirdi. Tombaladan halı, kilim, altın, bilezik vb. çıkabilirdi. Bir gün babama çok değerli bir at çıkmıştı. Tombaladan at çıkması beni çok sevindirmişti. O sıralar dedemin Tebriz kapısında, Mısır otelinin karşısında ayakkabıcı dükkânı vardı. Atı oraya kadar getirdiler. Zaten babam atları çok severdi ve at binerdi. Han’da at beslerdi. Şimdi hangi Han olduğunu hatırlayamadım. Ve… bu Aynalı kahvenin geçmişinin ta 1900lü yıllara dayandığını söylerdi.
Ahmet Hamdi Tanpınar, Erzurum’a geldiğinde diğer kahvehanelerin yanı sıra 'Aynalı Kahve'den şöyle bahseder:
''Halkın kış gecelerinde Aynalı kahvede Aşık Kerem, Battal Gazi hikayeleri okuyan, Geyikli destanı söyleyen, saz çalan, tıpkı Kerem’in zamanında olduğu gibi şiir müsabakaları yapan, birbirine tarizli cevaplar veren, yetiştikleri memleketin güzelliğini öven, geçtiği yolları, gurbet duygusunu anlatan şairler ve halk hikayecilerinin etrafında toplanan bilgili insanlar vardı.''
Erzurum kahvelerinin bazı özelliklerinden bahsetmek gerekirse: Kahvehaneleri dolaşarak isteyen kişileri tıraş eden Seyyar Berberler vardı. Hatta bazı iç kısımlarında küçücük tıraş salonu olan kahvehaneler bile vardı.
Çevre illerden gelen bazı yolcu ve yabancılar, bazı kahvehanelerin sekilerinde yatıp kalkardı. Yani kahvehanelerin bir kısmı otel vazifesi de görürdü.
Ayakkabı boyacıları da olurdu. (Genelde bu işi çocuklar yapardı.) Ayrıca, kuruyemiş, pasta, simit, lahmacun, pide, gazoz, dut, pestil, kavrulmuş fındık satan Seyyar satıcılar ile çakmaklara gaz, piyango bileti, saat, esans, tesbih ve gazete satan seyyar satıcılar adeta birbirleriyle yarışırdı.
Birde 1960-1970li yıllarda omuzlarından astıkları Teypler, kollarında taşıdıkları şiirleri satanlar, yani 'Destancılar' vardı. Ezgileri nağmeleri hep dokunaklı olurdu. Deprem Destanı, Gurbet destanı, Veremli kızdestanı en meşhurlarıydı. Bu destancılar teybin sesini sonuna kadar açarak kahvehaneleri dolaştıkları gibi mahalle aralarında da dolaşır bu şiirlerini satarlardı. (Devam edecek)