Demir Yolu Çocukları -3- (1970-80 Arası Erzurum İstasyon Mahallesi)

DEMİR SPOR LOKALİ VE DÜĞÜN SALONU.

 

Bir dönemin Erzurum kültür hayatına çok büyük katkısı olan Spor Kulübü ve düğün salonu.

 

Önce düğün salonunu anlatayım.

 

Bütün kına gecelerinin, kısır gecelerinin ve bayan düğünlerinin yapıldığı hemen hemen tek yer.  ‘’Emmi emmi anam dedi ki kuru fasulyeyi çal’’ İşte Erzurumluların dilinde yaşayan ve bu güne kadar intikal eden sözün yaşandığı yer burası.

 

Davul zurnaya köşede bir yer yapılır. Önlerinde pasta, tatlı, çay hiçbir şeyleri eksik değildir. Burası ihramla kapatılır. Neymiş, davulcular oynayanları görmesin. Çünkü namahrem. Hâlbuki net olarak seçilmese de ihramın arkasından salonda oynayanların hepsi seçilir. Zurnacı Kör Gafurun meşhur esprili bir sözü de günümüze kadar gelmiştir.’’ Ola beni kızdırmayın hepizin anasını oynatmışam’’

 

Burada birde okey salonu vardı. Bütün Demir Yolcular mesaiden sonra oradaydı. Şakalaşmalar, muhabbetler gırla giderdi. Ramazanlarda tombala çekilirdi. Çoluk çocuk her kes oradaydı. Durak amca o gür sesiyle bağırırdı.’’ Çift çengel yeddiii, güzel ikilii, Altının tersi dokkuuuz, çifte direk on biiir.’’

..

 

Birde düğün salonun arkasında bir çay bahçesi vardı. Yeşilliği temizliği ile dillere destan.  Özellikle cumartesi Pazar günleri Erzurum’un bütün bayanları oradaydı. Orası kız beğenme yeriydi.

 

İşte yukarıda gördüğünüz bu lojman, bu mahallede yıllarca oturduğumuz ikinci ev. Yazımın başında bahsettiğim o küçücük evin tam karşısına denk geliyor. Bu fotoğraf Demir Spor lokali yönünden çekildi. Sol tarafta görülen küçük pencere benim odamın penceresi.

 

Eskiden Demir Yolu işçileri için yapılan yatakhaneden bozma bir ev. İki oda bir salon. Ama salon dediğimiz yer kocaman, köy oturma odalarına benziyor. Ranzalar kalkmış, yerine Le şeklinde makat( sedir-peke) yapılmış. Bu makatın yerden yüksekliği an 1.5 metre var. Altımızda kocaman köy minderleri, arkamızda süslümü süslü, şal(yün) yastıklar. O kadar çok misafir geliyor ki birer yorgan alan o minderlerin üzerinde rahatlıkla uyuyabiliyordu. Buranın adını ‘’Alirıza Çavuşun Oteli’’ koymuşlardı. Bazen 7-8 kişinin bile buralarda uyuduğunu hatırlarım.( Bazen de tren gelinceye kadar, zaten tren hiç vaktinde gelmezdi ki).Bir de bazen gece yarısı ‘’Kalkın kalkın deprem oluyor’’ diye bağırarak kalkanlar olurdu. Ne bilsinler tren geçtiği zaman ev sallanıyor. Biz bu sallantılara alışmıştık duymuyorduk bile. Babam içeriden bağırıyor’’ Yatın yatın tren geldi’’

 

Yanda kömürlük olarak kullandığımız, resimde penceresini gördüğünüz yeri, babam kendi elleriyle tamir ederek bana küçük bir oda yaptı. Bir yatak, bir masa ve üç sandalye anca sığabiliyordu. Artık ben bu odada kalıyor, orada ders çalışıyordum. Bazen arkadaşlarımda geliyor, beraber ders çalışıyoruz. Bazı geceler bahçede türkü söyleyen gençler olurdu. Hele lokal’de düğün varsa bu türkü söyleme, nerdeyse sabaha kadar sürerdi.

 

Bitişiğimiz Revizörlük, sırt sırtayız.  Revizör Muzaffer Erdal bey (Oğlu şişko Zafer. Erzurum Lisesinin ağır sıklet boksörü. Bazen Zaferle kros idmanlarından sonra burada duş alıyoruz. Ben, o yıl lisenin Kros takımındayım. Yılmaz Sakallının en iyi zamanları. O da gelip, Demir Yolu raylarının arasında mukavemet koşusu yapıyor. Bizi de ona takılıyoruz, ne akılsa!), Revizör Necmi Uzunoğlu (oğulları Ahmet Turan ve Bülent) ve Revizör Oruç Akbabanın dairesi burası.

 

Demir Sporlu futbolcular ısınma hareketlerini bu evimizin önünde yapıyorlar. Tamda benim odamın önü. Bir de duvara top vurmazlar mı? O eşofmanlar, o çivili ayakkabılar(kramponlar) ve o kramponların çıkardığı sesler. Pencereden bakıyorum, hepsi giyinmişler damatlar gibi. Şortlar, tozluklar. Aman yarabbi bu ne muhteşem bir görüntü. Erzurum da hiçbir takımda böyle kaliteli formalar yok. Hepsi yün örme. Bende onlara karışıp gideceğim. Dışarı çıkıyorum, babam kapının önünde bahçeyle uğraşıyor. Tekrar içeri giriyorum. Futbol oynamaya bırakmıyor. Önceki gün aldığı kösele ayakkabıyı topa vurarak parçalamıştım ve yarın yazılı sınav var.

 

Bu evimizi batıya doğru az geçince adeta Frenk üzümlerinin arasında kaybolmuş Mehmet Güngül amcanın oturduğu bir lojman var. Cengiz, Ahmet, Hasan isminde üç oğlu var. Cengiz bizden büyük bir zamanlar Demir Sporda oda top oynamış. Sonradan Milli Eğitim Bakanlığında başmüfettiş oldu. Yıllar sonra bir görev için gittiğim Aydın ilinde karşılaştık. Ben onu tanıdım. Boynuma sarıldı, çok duygulandı. Bana verilen başarı belgesini de o takdim etti ve beni haddinden fazla methetti.

 

Mehmet Güngül amca emekli olduktan sonra yerine benim yol atölyesindeki çavuşum, çok saygıdeğer çavuşum ‘’ Çocuklar yorulduysanız, kazmaları bırakın kürekleri alın’’ diyen Ali Rıza Can çavuş taşındı.

 

SÜHA MÜHÜRDAROĞLU ANLATIYOR:

ERZURUM İSTASYON MAHALLESİ VE DEMİREVLER

 

1958 yılında bu muhite taşındık. İstasyon mahallesinde oturan değer verdiğim bazı kişileri anlatmaya çalışacağım.

 

Ambar müdürü Avni bey ve oğulları. Avni amca spora çok düşkün ve gençlerle birlikte olmayı seven birisiydi. Evinin bahçesinde voleybol sahası yaptırmış, gençlerle voleybol oynamayı çok severdi. Oğulları Ayhan, Aydın ve Aytekin. Üçü de rahmetli oldular. Avni amca iki takım yapar, kendi oğulları karşısındaki takımda yer alırdı, iddialı maçlar yapardık. Baklavasına, gazozuna. Ama yense de yenilse de masrafları hep o çekerdi. Maç içerisinde bizden daha heyecanlı olurdu. Tanrım rahmet etsin. Büyük oğlu Ayhan benim sınıf arkadaşım oldu. Ortaokul son sınıfta benim saçımın kesilmemesi uğruna hocayla münakaşa edecek kadar arkadaş canlısı idi.

 

Vezne müdürü Lütfü beyin 4 oğlundan en küçüğü Feridun benim arkadaşımdı. Feridun sanat yönü çok gelişmiş biriydi. Resim yapar, mızıka, melodika, gitar ve akordeon çalardı.

 

Ağabeyisi ‘’Bomba Erol’’ hem boksör hem Demirspor takımının kalecisiydi. Boks eldivenlerini bize taktırır, yüzüne yumruk vurmamızı isterdi. Yavaş vurduğumuzda bize kızar, o bize vururdu. Boks antrenmanlarının böyle yapılması gerektiğini söylerdi.

 

Daha yazılacak çok anı var. Değerli arkadaşım Müslüm’ün bu kitabında yer alacak çok kişi olduğunu düşünerek bu kadarla yetinmeyi düşündüm.

 

O günlerdeki komşularımdan, arkadaşlarımdan sağ kalanlara afiyet, rahmetli olanlara cennet dilerim. Kitabında bana da yer verdiği için çok teşekkür ederim. 01-02-2020-Süha Mühürdaroğlu.


 

VEFA- SAYGI

 

‘’Telgrafın tellerine kuşlar mı konar?’’ türküsündeki o telgraf tellerinden sorumluydu. Atik hanımın gözyaşlarını akıtarak, göğsüne vura vura söylediği,

 

‘’Lütfü gelsin telgrafın başına

Bir tel vursun Musul’da kardaşına’’. 

 

Dediği o telgraf tellerinden sorumluydu. Çünkü babam telgraf çavuşuydu. Ömrü Erzurum- Kars arasındaki Demir Yolları boyunca uzanan telgraf direkleri arasında geçti.

 

Ayaklarına taktığı kartal pençesi gibi demirden Ayakça’ları vardı. Onlarla telefon direklerinin en tepesine kadar çıkar, fincanlar kırıksa değiştirir, teller kopmuşsa yenilerdi. Haberleşmeyi sağlamak için canı pahasına mücadele ederdi. Gece demeden, gündüz demeden, bazen tipide, bazen fırtınada, bazen de kavurucu güneş altında bin bir güçlükle mücadele ederek bu görevini yürütürdü.

 

Dört- beş kişilik bir ekibi vardı. Onlarla kardeşçesine, hiçbir ayrım yapmadan çalışırdı. Bazen jandarma, km’ler uzunluğundaki çalınmış tellerin izini sürer, hırsızları adalete, telleri bu ekibe teslim ederdi.

 

O Demiryolu elbisesini ve şapkasını hep gururla taşıdı. Görevini her şeyden üstün tuttu. Mesai mevhumu gözetmeden kendisini her an görevli saydı. Gece yarıları bile kalkarak işe gitti. Her sabah mesai başlamadan en az yarım saat önce görev yerinde oldu. Benim dairem, benim yerim, benim işim derdi.


Ölüm döşeğinde olduğu son günlerinde hep maziyi sayıklıyordu. 942 katar tehir yapmış. Şevki çavuş Soğanlı tünelinde bizi bekliyor. Arıza Hasankale Horasan arasında, oraya bakın.

 

Buraya kadar bahsettiğim babamın o değerli mesai arkadaşları, Cumhuriyeti önemsemiş, benimsemiş ve adeta içine sindirmiş insanlar, Kısım Şefleri, Yol Çavuşları, Makinistler, Makasçılar, Revizörler, Atölye Çavuşları, Müdürler, md. Yardımcıları vs. 

 

Başta babam Alirıza Çağlar olmak üzere 60 lı, 70 li hatta 80 li yıllara kadar DDY de gururla, şerefle çalışan, çok büyük hizmetler veren ‘’Babalarımız’’, hayatta olan veya olmayan, çok değerli şahsiyetler,

 

Sizlerin manevi huzurunda hürmetle eğiliyorum. 02-02-2020

 

Devam edecek... Sonraki bölüm: Demirspor 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.