Çanakkale'de 102 Dadaş yatıyor...

Erzurum’da saat 06.30'da uçağa bindik, saat 08.10'da Ankara'ya indik.

 

Saat 08.45'te Çanakkale uçağına geçtik, kahramanların canlarını verdiği boğazın üzerinden geçerken 'Dur yolcu/ Bilmeden gelip bastığın/ Bu toprak, bir devrin battığı yerdir’ kitabesi ile irkildik. Saatler 10.00'u gösterirken bindiğimiz uçak Çanakkale havalimanına inmişti.

 

Ayağımız yere değdiğinde davul- zurna çalmaya, efeler ağır ağır oynamaya başlamıştı bile.

Davulun sesi bize farklı geldi.

Kısa pantolonlu gençler, uçağın önündeki protokol için zeybek oynadıktan sonra Çanakkale Sanayi ve Ticaret Odasının konuğu olduk.

Yemeğin ardından arabalı vapurla Çanakkele Boğazını geçtik ve Avrupa kıtasına ayak bastık.

Gelibolu Yarımadasındaki Eceabat'tan Kilitbahir Kalesine doğru otobüs yol almaya başladı.

Kilitbahir'e gelince gözlerimiz 'Ofsayttın yeri'ni aradı.

Birden 32 yıl önceki anılarımızdan bazı bölümler canlandı.

Dilimizde 'Çanakkale içinde vurdular beni' türküsü, başlıyoruz Çanakkale destanının yazıldığı bölgeyi gezmeye.

 

TARİH FIŞKIRIYOR

 

Anadolujet'in konukları arasında Erzurum'daki 5 okuldan 5 öğretmen ve 25 öğrenci de var.

Özellikle öğrenciler arasında ilk kez uçağa binenler veya ilk kez denizi görenlerin heyecanı görülmeye değer.

Çanakkale ile ilgili anı, destan ve efsaneleri dinlemek göz yaşartıyor.

O sırada olayın geçtiği mekanda bulunmak daha çok etkiliyor insanı.

Rehberin 'yolun dışına çıkmayın, her taraf şehit mezarlığıdır' uyarısı mayınlı arazide dolaşmaya benziyor.

Erzurumlu 102 kayıtlı şehidi rahmetle anıyor, tüm şehitler için Fatiha okuyoruz.

Çanakkale destanı ile özdeşleşen Şeyit Onbaşının Rumeli Mecidiye bataryasında 99 yıl önce geçen kahramanlık öyküsü göğsümüzü kabartıyor.

Şehit olan arkadaşlarının acısıyla vinci bozulan Alman malı topa belinin üzerine aldığı 257 kiloluk mermiyi yerleştirerek ateşlemesi ve düşman zırhlısını batırmasından gurur duyuyoruz.

 

SEYİT ONBAŞI, ATATÜRK’E NASIL İLTİFAT EDER?

 

Savaş yılları Eceabat'ın Bigali Köyünde karargahında bulunan 19'uncu Tümen Komutanı Kurmay Yarbay Mustafa Kemal, mucize kahraman Onbaşı Seyit ile tanışmak ister.

Mustafa Kemal, karargahında kahve içerek sohbet ederken Seyit Onbaşıya sorar:

- O mermiyi kaldırdığın gibi beni de kaldırabilir misin?

Seyit Onbaşı itiraz eder:

- Hayır Komutanım.

Mustafa Kemal merak eder?:

-Niye ben o mermiden ağır mıyım Seyit?

Seyit Onbaşının yanıtı hazırdır:

-Komutanım merminin ağırlığı başka sizin ağırlığınız bambaşka. Sizi ben değil dünya bile kaldıramaz.

 

TRUVA ATINI GÖREMEDİK

 

Uçakla Erzurum'a doğru yol alırken, öğrencilerden birine çok beğendiği iki yeri soruyorum:

İlk sıraya Seyit Onbaşının görev yaptığı batarya, ikinci sıraya ise törenlerin yapıldığı alandaki şehitliği koyuyor.

Aynı öğrenciye, görmeyi merak ettiği ama bulamadığı bir şey var mı, diye soruyorum:

- Evet var, Truva atını göremedim.

Sadece o değil ben de göremediğim için hayıflanıyorum.

Çanakkale gezisini Mustafa Kemal Atatürk'ün Çanakkale Savaşı sırasında ölen yabancı askerler için Şükrü Kaya aracılığı ile söyledikleri ile noktalamak çok önemli:

- Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar, burada bir dost vatanının toprağındasınız.

Huzur ve sükun içinde uyuyunuz.

Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız.

Uzak diyarlardan evlatlarını savaşa yollayan analar, gözyaşlarınızı dindiriniz.

Evlatlarınız bizim bağrımızda, huzur içindeler ve huzur içinde uyuyacaklardır.

Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.

 

(28 Mart 2014 günü yayımlanan yazımdan alındı)

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.