Kemal Tahir'in "Kurt Kanunu" romanında ismi ve bahsi geçen Ali Kemal geçmişiyle Çankırılı bir aileye mensuptur. Asıl adı Ali Rıza'dır. Vatan ve hürriyet şairi Namık Kemal'e hayranlığından Rıza yerine ikinci isim olarak Kemal adını almış, fakat ne yazık ki o büyük vatan şairi Namık Kemal'in o asil ve yüce fikir, düşünce ve duygularının çok çok uzağına savrularak ihânet çukuruna düşmüş ve kendisiyle hiç de müsemma olmayan bu güzel isme asla lâyık olamamıştır. Kendisi gibi bir diğer alçak hain Damat Ferit Hükümetleri'nde Maarif ve Dahiliye Nâzırlığı gibi görevlerde bulunmuş, döneminde önemli ve etkili bir gazeteci Ali Kemal...
Millì Mücâdele'nin ve Mustafa Kemal'in amansız bir muhalifi ve düşmanı idi. Sahibi bulunduğu "Peyâm-i Sabâh Gazetesi''nde Ermeni Tehçiri karşıtı yazılar yazıyordu. Kuvva-i Milliye aleyhinde çok ağır ve yakışıksız hakaretler yağdırıyordu. Kuva-i Milliye'yi eşkiyalıkla, Mustafa Kemal'i berdûşluk ve serserilikle suçluyordu. Ermeni ve Rum hayranlığı ve yandaşlığı nedeniyle "Artin Kemal" olarak bilindi ve hep o meş'um isim ile anıldı. Mıllî Mücâdele sonrası yargılanmak üzere İstanbul'dan Ankara'ya götürülürken İzmit'te halk tarafından feci bir şekilde linç edildi. Ailesi yurt dışına sürüldü.
Mütakere yıllarında "İngiliz Muhipler Cemiyeti" üyesi ve İngiliz taraftarı Artın Kemal'ın yurt dışında iken evlendiği bir İngiliz anneden oğlu "Osman"ın (sonradan ismi değiştirilen) torunu Boris Johnson dedesi gibi gazeteci, Londra Belediye Başkanlığı ve dışişleri Bakanlığından, şimdilerde de İngiltere gibi bir ülkenin Başbakanı... Anneannesi tarafından tam bir Ingiliz gibi yetiştirildi. İngiltere'de yıldızı giderek parlayan önemli bir siyasetçi... Bakalım Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı nasıl bir yol ve siyâset izler. Olumsuz yaklaşımlarına devam eder mi? Hep birlikte yaşayıp göreceğiz. Gerçi yönetimde kim olursa olsun İngiliz'in sömürgecilikten şekillenen ve hiç değişmeyen geleneksel ve acımasız bir İngiliz siyâseti var...
Ali Kemal'in sürgündeki diğer oğlu ve rahmetli İsmet Paşa'nın özel izni ile ve ailesinin "tehlikeli olur" türü her türlü olumsuz ısrarlarına rağmen vatanına dönen, çok iyi bir eğitim almış ve oldukça yetenekli ve azimli bir genç Zeki Kuneralp ve oğlu Selim Kuneralp ise, devletimiz adına önemli ve başarılı büyükelçilik görevlerinde bulundular. Ülkemizi yıllarca şerefle temsil ettiler. Hatta Zeki Kuneralp bir süre dışişleri bakanlığı müşteşarlıği gibi kritik üst bir görevi de üstlendi ve sürdürdü.
İşin hâzin bir tecellisine bakın ki; Ermeni hayranı Artın Kemal'in oğlu Zeki Kurenap'ın görevli bulunduğu Madrit'te eşi ve diplomat bacanağı ile şoförü 1978 yılında Ermeni Asala terör örğütunce diplomatlarımıza yönelik o yıllarda sistematik bir biçimde gerçekleştirilen menfur bir suikastın sonucunda çok üzücü bir biçimde hayâtlarını kaybetmişlerdi. Maâlesf Asala örgütünün saldırıları ile o tarihlerde birçok diplomatmızı şehit vermiştik.
Cumhuriyetin Türkiye'sinin, Ali Kemal'in oğlu Kuneralp ve oğlu yani Artın Kemal'in torunu Selim Kuneralp'a gösterdiğı özen ve kucaklayıcı yüce alicenâplık ayrı bir yazı konusu...İsmet Paşa'nın Zeki Kuranalp'ın dışişleri bakanlığı sınavlarında çok başarılı olduğu, ancak Artin Kemal gibi bir hainin oğlu olmasından kaynaklı endişe ve tereddüt gösteren yetkililere karşı, tarihe not düşen ve cumhuriyetimizin vatandaşlık anlayışını ortaya koyan "Biz cumhuriyeti kanla kurduk; kinle sürdüremeyiz, hakkı teslim edilmeli" sözü ne denli yüce bir duygu ve tüm devlet yöneticilerinin kulaklarına küpe olmalı...
Cumhuriyet etnik aidiyet ve kimlikler ile meşrep ve mezhepler üzerine bina edilen bir vatandaşlık kavramı istemiyor. Ortak değerlerde bir ve bütün olmayı istiyor. Ve babalarının suçundan değil, suçların bireysilliğine yani eski tabiriyle şahsiliğine inanan ve tüm vatandaşların eşitliğini esas alan ön yargısız çağdaş ve insanî bir yönetimin adıdır cumhuriyet...